Yeter Artık Halkı Kandırmayın!

AKP döneminde iki büyük Anayasa değişikliği yapıldı. Biri 2010’da diğeri 2017’de…

2007 yılında Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi için Anayasa değişikliği yapıldı ama o AKP’nin inisiyatifi dışında gelişti.

Dönemin siyasal şartları nedeniyle mecburiyetten oldu…

AKP ilk büyük Anayasa değişikliğini 2010 yılında yaptı. Hatırlayın o günleri. 12 Eylül’den hesap soracağız diye yola çıktılar, özgürlüklerin sınırının daha da genişleyeceğini iddia ettiler. 12 Eylül cuntası döneminde ölenler için işkence görenler için gözyaşı döktüler, hüngür hüngür ağlayanları oldu.

Halk inandı, referandumda evet oyunu bastı…

Aslında halka gerçeği söylemediler. Halkı kandırdılar…

İşin kokusu üç gün geçmeden çıktı…

Anayasa değişikliğini isteyen Fethullah Gülenmiş! FETÖ’cülerin yargıyı ele geçirme operasyonuymuş. Amaçları, polis/savcı/yargıç üçgenini çalıştırarak insanlara tezgah kurmanın, kumpas kurmanın, iftira atmanın yolunu açmakmış…

Hedefleri, Atatürkçü subaylar, sosyal demokrat akademisyenler, yazarlar, çizerler, aydınlarmış…

Başarılı oldular… 2010‘da AKP’nin kurguladığı Anayasa değişikliği özgürlük değil cezaevini getirdi.

2017 yılında da benzer kampanya yapıldı. Kuvvetler ayrılığı kesin çizgilerle ayrılacak, yasama güçlenecek, yürütme daha çok denetlenecek, kararlar daha hızlı alınacak, devlet hantallıktan kurtulacak gibi birçok laf söylediler…

Halkı yine kandırdılar… Çünkü söylediklerinin tam tersi oldu. Demokrasi törpülendi tek adam rejimi kuruldu. Sivil toplumun başına balyozla vuruldu, hak arayanlar terörist ilan edildi. Otokrat rejim her alanda kendini hissettirdi.

31 Mart’ta ağır seçim yenilgisi alan AKP yine Anayasa’yı değiştirme hamlesiyle gündem çalma derdinde. Görev Numan Kurtulmuş’a verildi. Partileri ikna etme turuna çıkacakmış!

Sivil Anayasaya ihtiyaç varmış.

Var… Var da AKP’nin istediği şekliyle değil bu ucube rejimi sonlandıracak Anayasa değişikliğine ihtiyaç var…

31 Mart seçim sonuçlarının verdiği mesajı yerine getirecek Anayasa değişikliğine ihtiyaç var.

Merak ettiğim şu; başta Saray, sonra AKP’liler Anayasanın hangi maddelerinden hoşnut değil? Hangi maddeleri onları rahatsız ediyor, ellerini kollarını bağlıyor?

1921 Anayasası’na gönderme yapıp cafcaflı sözlerle perdeleme yapacaklarına şunları amaçlıyoruz desinler… Gerçek niyetlerini söylesinler.

Laiklik ilkesi mi rahatsız ediyor, fiilen olmayan kuvvetler ayrılığı kavramı mı işlerine gelmiyor, nedir dertleri…

Cumhurbaşkanı’nda padişahların elinde olmayan yetki var… Her şey iki dudağının arasında, hesap sorulamıyor bırakın hesap sormayı Anayasa’ya göre soru bile sorulamıyor. Mesela; Merkez Bankası’nın 818 milyar lira zarar etmesinin sorumlusu kim?

Hükümet tabii… Hükümet dediğimiz tek kişi… O kişiye sorulamıyor. Çünkü kimsenin soru sorma yetkisi ve gücü yok!

Demokratik ülkelerde böyle bir anayasal kural var mı?

Yok tabii… Olamaz da zaten…

O zaman daha ne istiyorlar?

Ama 2010 da olduğu gibi, 2017 de olduğu gibi altında vardır bi köpoğlu!..

Halkı bir kez daha kandırabilirler mi bilmiyorum ama asıl amaçlarını gizleyecekleri, pembe tablolar çizecekleri gerçek.

Ünlü bir hikayeyle noktayı koyayım.

1968 yılında ay yolculuğuna çıkacak olan Neil Armstrong çöl koşullarında hazırlık yaparken çok yaşlı bir Kızılderili görüşmek ister…

Armstrong kabul eder. Yaşlı Kızılderili, aya gidecekmişsin orada bizim atalarımız var, gidince onlara şu notu okur musun diyerek bir kağıt uzatır. Armstrong kâğıda bakar Kızılderili lisanıyla yazılmıştır, hiçbir şey anlamaz.

Ama merak eder. O lisanı anlayan bir Kızılderili bulunur, notu okuması istenir.

Yaşlı Kızılderili şöyle yazmış; bu gelen adam ne derse desin inanmayın. Size kandırmaya topraklarını çalmaya geldi…

Ben de diyorum ki; TBMM Başkanı Kurtulmuş ne derse desin inanmayın. Sivil Anayasa diyerek özgürlüğünüzü çalmaya, otoriter rejimi tahkim etmeye, tek adam rejiminin ilelebet daim kılmaya uğraşıyorlar…

Bu sefer kanmayın!..